Suçluluk Hakkında Konuşalım!

Benim için tüm dinler aynı şeyi söyler: kimse başkalarından üstün değildir, hepimiz biriz ve hepimiz aynı kaynaktan geliyoruz. Tüm inanç sistemlerine saygı duyuyorum ve inançlı biriyim, hep öyleydim. Müslüman olarak yetiştirilmeme rağmen hiçbir dini gruba mensup değilim. Tanrı, Yüksek Bilinç ya da Akasha, her ne demek isterseniz, yaradanın saf sevgi olduğuna ve içimde ondan ilahi bir parça taşıdığıma inanırım. Benim yaratıcım saf sevgidir, beni cezalandırmak yerine; daha iyi versiyonum olabileyim ve bu dünyada cenneti deneyimleyebileyim diye bana ruhumun gelişebilmesi için fırsatlar verir. 

Dinlerin Etkisi: Korku, Suçluluk ve Utanç!

İçinde bulunduğumuz dönemde, dinlerin bir sonucu olarak hayatımıza giren birçok kavramdan muzdaribiz. Herkesin inancına saygı duyuyorum, ancak dini kitapları körü körüne savunanlara hatırlatmak istiyorum, tüm o kutsal yazıtlar insanlar tarafından tercüme ediliyor. Çeviriler öznel bir anlayış taşır çünkü bir cümleden herkes farklı bir anlam çıkarabilir. Çeviride bilginin kaybedilebileceğini daima hesaba katmalıyız. Doğadan zaten koptuğumuz için, dini metinlerde çevirilen ve haliyle de yorum katılarak saptırılan hakikatin bir sonucu olarak kendi gerçek doğamızı, özümüzü de unutmuş durumdayız.

“Günah” kavramı insanlığa çok derinden zarar verdi ve kendi doğamıza karşı büyük bir korku yarattı. Adem ve Havva’nın hikayesinden yola çıkarak kendi üzerimize suçluluk ve utanç giyindik. Utanç özgüveni engelledi, suçluluk zevki engelledi. Bu hayatta bir günahkar olmamak için hata yapmaktan korkar hale geldik. Bu yüzden mütemadiyen, bir “hata” yapmayalım diye kendimizi güvende tutmaya çalışıyoruz. Bu da “daima mutlu yaşam” yanılsamasını doğuruyor. İnatla acıdan kaçınmaya çalışıyoruz. Bugün burada bu yanılsamayı kollektiften temizlemek için sizlere sesleniyorum: bu hayatta hata yapmanız mümkün değil, ve geçtiğimiz tüm acılar büyüyebilmemiz için gerekli! Asla ama asla suçlu olamazsınız! Cehaletinizden veya bilinçsizliğinizden dolayı bir şekilde zarar verebilirsiniz ama daima masumsunuz. Günah diye, hata diye bir şey yok, yalnızca daha çok sevgi ihtiyacı var! Ve hayat size nasıl daha fazla sevebileceğinizi öğretmek için yaratılmış bir oyun. 

https://youtu.be/sEap3SxxD0I
Suçluluk hissi üzerine samimi bir söyleşi.

Korku Kötülüklerin Anasıdır!

Korku temelli bir insanlık, sürekli “savaş veya kaç” mekanizmasında sıkışıp kalacağı için evreni yok edebilir. Bu yüzden bu günah kavramı, güç odaklı zihinler tarafından var edilmiştir ve ki insanlık sürekli birbirini düşman ilan ederek zorluk içinde yaşasın ve dünyanın nimetlerinden faydalanmak yerine ömrünü mücadele ederek harcasın! Çünkü korku ve kıtlık bilinci içinde kaldığımız müddetçe kolayca yönetilebiliriz. bu durum artık hem insanlığı sömürmekte, hem de dünyamızı yok etmekte. Ve o planlanan yıkım şu anda gerçekleşiyor. Korku ve kıtlık bilinci, daha fazlasına sahip olmak ve daha fazla güç kazanmak uğruna hırs ve ayrılık yaratır. Cennet ve cehennem, iyi ve kötü kavramlarına inandırıldığımızdan beri cezalandırılma korkusuyla, ödüllendirilme arzusuyla; göremiyoruz ki, kötülüğü ve cehennemi zaten bizzat kendi düşüncelerimiz, kendi yargılarımız yaratıyor. 

Unuttuğumuz gerçek şu ki, biz bu evrenin ta kendisiyiz. İnançlarımız, yargılarımız, dileklerimiz, kaçındıklarımız, arzuladıklarımız bu evreni her saniye yaratmakta. Bu yüzden her dinde, her kültürde “korkunuz komşunuz olacak”, “ne ekersen onu biçersin”, “içte ne ise dışta o” gibi ifadeler görürsünüz. Ayrıca dinlerde “kader” ve “irade gücü” kavramlarına da rastlarız. Bu kavramlar çelişkili görünebilir, ancak oldukça tutarlıdır. Yaşam mükemmel bir düzen içerisindedir, bunu yalnızca zihin ile algılamak oldukça zordur.

Zihnin algıladığı bu varoluşu anlamlandırmak için yeterli değildir!

Bu yaşamda zihin, koşulları acımasız olarak algılayabilir, ancak ruhların arasında zihnin analiz edip anlayabileceğinden daha karmaşık anlaşmalar vardır. Zihnin doğası analitik ve mantıklıdır, dünün geçmiş deneyimlerine göre nedenleri ve sonuçları kodlar ve saklar; sonra yarın için sizi güvende tutmaya çalışır. Bu yüzden yaşam zihne bu kadar acımasız görünebilir, ama aslında değildir.

Gözlemci Etkisi

Bu fiziksel alemde, herkes aynı yüksek bilince sahip bir gözlemcidir ve her deney gözlemciden etkilenir. Bu yüzden burada, bu alemde, gözlemlerimize ve yargılarımıza göre bu fiziksel gerçekliği yaratan hiç bitmeyen bir fraktal gibiyiz. Bu alemde tüm deneyimler ruhların gelişmesi için gereklidir. Birbirimizi ve bu hayatı zihin seviyesinden yargıladığımızda, birini suçlu görüp suçlamak çok kolaydır. Fakat yaşamda ruh seviyesinden bakıldığında daha derin bir amaç vardır. 

Herkes daha yüksek benliğine evrilebilmek için tam olarak ihtiyaç duydukları deneyimlerden geçer. Bu nedenle hata diye bir şey yoktur, suçlu hissetmek için hiçbir sebep yoktur. Hepimiz bizi kendimize ve yaradana yaklaştıracak deneyimlerden geçiyoruz; ta ki yaradanın nurundan bir parçanın bizlere ruh olarak verildiğinin farkına varıp kendi gücümüzü kucaklayana kadar. “Hepimiz sadece birbirimizi eve yürütüyoruz.” Bu, bilincin evrim yolculuğudur. Bu ruhların yolculuğudur.

“Hepimiz sadece birbirimizi eve yürütüyoruz.”

Baba Ram Dass

Nihai Hakikat!

Zihninizden çıkmayı ve nefesiniz, duygularınız ve duyguların yarattığı duyumlarla bağ kurmayı denerseniz; kalbinizde yeni bir kapı açılacaktır. Kalp hakikatin görülebildiği tek yerdir. Kalp, sizinle sezgileriniz aracılığıyla konuşur. İçsel bilgeliğinizle bağ kurduğunuzda sadece tek bir gerçek vardır: her şiddetli düşünce bu evren için bir emirdir! Güçlü bir şekilde titreştirdiğimiz her şeyin gerçekleşmesi kaçınılmazdır! Ama ne istediğine dikkat et, başına geliverir derler değil mi? Çünkü her korku, her kaçındığımız ittirdiğimiz şey; kısacası, güçlü bir şekilde titreşen herhangi bir olumsuz hissiyatın gerçekliğimize yansıması da kaçınılmazdır. İşte “irade gücü” burada başlar, böylece kişi kendisi için farkındalık içerisinde ve neşe dolu bir yaşam yaratabilir. Yine de, titreştirilen düşüncenin veya şartlanmanın ne zaman ve ne şekilde gerçekleşeceğini tasarlamak imkansızdır. İşte buna da “kader” deriz. Hayata güvenerek hayatın ritmiyle uyum içinde yaşamak gerekir. 

İçinizde Yaradanı Bulun!

O yüzden sizlere içinizdeki yaradanı bulana kadar içe dönmenizi ve bu fiziksel gerçekliği yaratmaya nasıl katkıda bulunduğunuzu anlamaya çalışmanızı öneririm. Maneviyatın bilim ile ilgisi yok gibi görünür. Fakat size şunu hatırlatmak isterim ki, metafizik veya kuantum fiziğine daldığınız zaman yaradan ile buluşmak kaçınılmazdır. Ben metafizik üzerine çalıştım ve her şeyin enerji olduğunu ve her şeyin atomlarını bir arada tutabilmesi için dahi bir bilince sahip olması gerektiğini öğrendim. Bu evredende her şey birbirine bağlıdır, her şey!! (merak ediyorsanız, kuantum dolanıklık deneylerine göz atmanızı tavsiye ederim) 

Bu yolculukta hepimiz biriz, hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. Artık kendinizi ve etrafınızı yargılamayı ve birilerini suçlu bulmayı bırakın. Hepimiz hayatı kendi bilinç seviyemizden deneyimleyerek öğreniyoruz ve bilinçte yükseldikçe kendimize daha farklı deneyimler yaratmaya başlıyoruz. Kendinizi ya da başkalarını yargılamak yerine, lütfen öğretildiğimiz ve maruz bırakıldığımız korku, suçluluk ve utanç kavramlarını sorgulamaya başlayın. İstediğinize inanmakta ve istediğiniz gibi ibadet etmekte özgürsünüz. Fakat inandığınız din birinin diğerinden üstün olduğunu savunuyor ve ayrılık yaratıyorsa, sizi aynı Tanrı tarafından yaratılan diğer varlıklardan daha özel kılan şeyi sorgulamaya kibarca davet ederim.

Kimse Suçlu Değil!

Her zaman kendinize hatırlatın, siz de dahil herkes, kendi bilinç seviyesinde elinden gelenin en iyisini yapıyor. Peki bu durumda kim, nasıl suçlu olabilir? İlahi Olan’ın gözünden herkes değerlidir. Kimse üstün değildir, kimse aşağı değildir. Herkes eşit ve aynıdır. Ve herkes öğrenmek için burada. Herkes yüksek benliklerine evrimleşmek için ihtiyaç duydukları deneyimlerden geçmek için burada.

Artık geçmişiniz için kendinizi affedin, sizi üzenleri affedin. Affetmek, aynı durumlara maruz kalmaya izin vermek anlamına gelmez, artık omuzlarınızdaki yükü bırakmak ve tekrar yaşamamak adına yaşanaların neden yaşandığını görmeye çalışarak onlardan ders çıkarmak anlamına gelir. Herkes siz kendinizi daha çok sevin, bu varoluşu daha çok sevin ve yaradanla daha derinden bir bağ kurabilin diye orada. Gerisi sadece, gelişmeniz için, sizi sevgiye, birliğe ve kabullenmeye getirmek için hizmetin bir parçasıdır. 

Dilerim tüm varlıklar mutlu ve özgür olsun. Ve de öyle oldu.

Ahoy!

You Might Also Like