Karanlıkta Açan Çiçeklere Hazır Mısınız?

Karanlığa çekildim bir süredir, sessizleştim, kendimi keşiflere verdim. Sosyal medyayı iş olarak kullanmaktan yoruldum, eğitimlerime ve şifa seanslarıma ara verdim, biten evliliğimden kalan kalp kırıklıklarımı ve yasımı iyileştirmeye verdim kendimi. İlişkiler başlar, yakınlaşır, uzaklaşır, belki yeniden bağlanır, bazense biter. Hele kendimizi o yokluğa hiç hazırlayamadan bitişlerde bulursak yas kaskatı kesiverir kalbi, kalp taş olunca beden de izin ister tüm işlevlerinden. İşte öyle bir döneme girdim, karanlık dostum oldu.. 

Mars ve Merkür Retrosu sonunda bitti!

Mars ve merkür retrosu da sağolsun hayatımda iletişim noktasında tıkandığım, tıkandıkça öfke olarak dışavurduğum ne kadar kangren varsa getirdi önüme koyuverdi. Yeniden sevmeye inançsız, üretmeye isteksiz, yolsuz yönsüz bir yerde buluverdim kendimi.

31. yaşımı kutlamak için geldiğim Kaliforniya’da yaşamaya karar vermem ile birlikte türlü engebeler, mücadeleler ile sınadı beni. Hayatımda gördüğüm en pahalı şehirde çoğunlukla tl olan gelirim ile hemen hemen her günüm kendime sığınak aramakla geçti bir süre. Kök çakramdan vuruldum, madden kendimi yeterli hissetmediğimde güvende hissetmenin ne kadar zor olduğu ile bir kez daha yüzleştim.

Destek almak, yardım istemek çok önemli!

Ama bu sefer her şeyi kendi başıma yaparım demeye alışmış egomu bir kenara bırakıp kendi acizliğimi cesurca göğüsleyerek yardım istedim ailemden, dostlarımdan. Ve iki aydır dengeye gelmeye çalışırken tek motivasyonum şu zamana kadar öğrettiklerim oldu. Ne de olsa öğrencilik bir ömür boyu. 

İman en zorlu anlarda sınav olur, her şey güllük gülistanlıkken şükretmek ne kolayken, hayat zorlaştığında sahip olduklarımızı hatırlamak efor ister.

Kalbimde öyle bir iman var ki, hayatımın en zorlu döneminde dahi yaşadıklarıma değil, yaşamak istediklerime tutunmayı seçtim inatla. İçinde bulunduğum o tatsız acıyı yargılamadan buyur ederek odağımı hayallerimde tuttum. Bu karanlık tünelin sonundaki ışık nasıl hissettirirdi, nasıl görünürdü, nerede olmak isterdim, orada olsam hangi duyguları yaşardım? Nasıl bir hayat istiyorum, ne yapmak nasıl deneyimler yaşamak istiyorum? Sordum…

En dipteyken bile taşlaşmış kalbime sarıldım, dinledim cevaplarımı bir bir. Meleklerim, ata ruhlarım, rehberlerim hep aynı şefkat ve sabırla cevapladı:

“Hayat senin için. Hayat senin ellerinde. Yalnız değilsin, daima destekleniyorsun. Sen ne istediğine karar ver, nasılından biz sorumluyuz.” 

Teslimiyet Ne Zor Şey!

Ne zor hayata köklenmek ve sonsuz bir teslimiyet ile yarını bir kenara bırakıp bugünün en iyisini yapmaya gayret etmek; en iyinin her gün değişeceğini bilerek üstelik.

Ben de bu iki aylık karanlığımı, taşındığım yepyeni şehirde oynamayı seçerek onurlandırdım. Yataktan kalmaya şevkim olmadığı günlerde kendimi özellikle oynamaya, dans etmeye, bisiklete binmeye ittirdim. Yasıma alan tuttum, bolca ağladım, eski eşimi binlerce kez uğurladım kalbimden. Ama kendimi eğlendirmeyi, bolca gülmeyi de ihmal etmedim. Oturdum her şeyle birlikle kariyerimi de sorguladım, eğitimlerimi, şifa seanslarımı… Verdiğim ve aldığım enerji ne kadar dengede; tarafsızca ölçtüm. Sonuçlarımı değerlendirdim, beğendiklerim oldu ve beğenmediklerim. Eninde sonunda yeni adımlar atmaya ve bir kez daha değişmeye karar verdim. 

Koskoca bir şehirde binlerce insan arasında inziva halinde kalma halini deneyimledim. Kendi ihtiyaçlarımı önceliklendirdim, kendi doğrumu konuştum, bolca hareket ettim ama bolca da dinlendim. Sosyal medyadan hiçbir şey okumadım, kim ne yazmış aman takipçilerime ne olmuş bıraktım, paylaşmak istediğimi paylaşıp çıktım.

Ölümle yeniden dost oldum, amaçsız yaşamanın ölümden hiçbir farkı olmadığına kanaat getirdim. Yoluma gelen her cana dair peri masalları oluşturmadan önce onların hayattaki yerini gördüm, anladım, şefkatle olanı olduğu gibi kabul etmeyi öğrendim; ve herkesin de hayatımda olması gerekmediğini, herkesin de beni sevmesi gerekmediğini, herkesin hayatında olamayacağım ve herkesi sevemeyeceğim gibi. Elalem ne der kaygılarıyla son kez vedalaştım ve istediğim kıyafetleri giydim, istediğim gibi dans ettim, içimden geldiği gibi kahkaha attım. 

Her şey bitişlerden ve başlangıçlardan ibaret!

Ve birden o kapkaranlık yerlerden ışımaya başladım yine. Olduğum yerdeki boktanlığı bırakıp olmak istediklerimi yaşamayı seçtikçe, imanıma sarılıp kendimi yaradanın kollarına bıraktıkça yeniden yumuşayıverdi kalbim. Kendi sevgimle kendimi sarmaladım. Bankada olana değil, kendi bedenimdeki bereketime şükrettim. Sonra yine hiç beklemediğim, asla olmaz dediğim yerlerden doğdu güneşler. 

Daima Umut Var!

Aylar sonra bugün işte bu yüzden yazıyorum, beni takip edin diye değil, fotoğraflarım beğenilsin diye değil, daha çok para kazanayım diye değil; taşlaşmış kalplere, umudunu yitirenlere yazıyorum, söylediklerimi duyması gereken bir canın dahi kalbinde çiçekler açabilsin diye. Ben her gün yeniden doğmayı seçiyorum, ta ki kendime yaşamak istediğim hayatı var edene kadar. Ölüp de kendimi yeniden var etmekten korkmuyorum, ta ki kendimin en iyi versiyonu olana kadar.

Bugün onca karanlığın ardından yeniden ayağa kalkabilmeyi kutluyorum ve haykırıyorum: Eğer siz de acı içine gömüldüyseniz, nefes almak her adımda daha zorsa, bilin ki küçülmüş bir kabukta sıkışan istakozdan farklı değilsiniz. Hayat o kabuğu kırıp büyüyen ruhunuza uygun yeni bir kabuk yapma vaktinin geldiğini hatırlatmakta demektir. 

Acı ona odaklandıkça büyür, ama eğer onu yargılamadan, ittirmeden dinler isek acının getirdiği rahatsızlık bizi hep daha büyük ve yararlı adımlar atmaya zorlar. Sonrasında ise her acının şiddeti azalır, ne de olsa hayatta her şey geçicidir.

Gelelim 11/11 Portaline!

11/11 portalı işte öyle duvardaki daracık bir delik misali, bizleri uzun zamandır hazırlıyordu o delikten geçebilecek en küçük, en zayıf halimize. Çünkü o portalin sonunda nasılını asla tahmin edemeyeceğiniz bir yer bekliyor bizi. Ama oraya yakışmayan ne varsa görmek gerekir önce, hangi kabukta sıkıştık ve neyi geride bırakmak gerekir bilmek gerekir. 

Travmalar, yaralar, yaslar, gözüne bakıp da sevgiyle pışpışlamadıkça iyileşmez. Biz onların gözüne bakana kadar büyür ve tekrar eder, çünkü hayatta her deneyim aslında etiketlemeden görülmek için vardır. Biz hayatın getirdiği her duyguyu hissedebilecek kadar güvende olduğumuzu bilelim ister bu evren. O güven noktasına uymayan ne varsa da gözümüze gözümüze sokulur. 

Uff! Bi’ de Akrepte Yeniay!

Zorlu bir iki aydan geçtiniz biliyorum. Hele akrepte yeniaya da gelmek üzereyken karanlık iyice bastırmış gibi gelebilir. Ne de olsa akrep, zodyağın en derin, en karanlık arketipidir, dönüşümü temsil eder. Duygular deryasında boğulur gibi hissederken kabuk değiştirdiğinizi unutturabilir. Umudunuzu yitirmeyin, hep beraber bambaşka bir devire hazırlanıyoruz. Unutmayın günün en karanlık saati şafağa çeyrek kaladır. Nerede olduğunuza değil nerede olmak istediğinize odaklanın, sadece kendiniz için değil tüm insanlık için daha iyisini isteyin. Hissedin beş duyunuz ile, hayalleriniz gerçek olsa kim olurdunuz emin olun.

Nasılını ise hayata bırakın, güvenin, imanınız kalbinizin pusulası olsun. 

Bilin ki kapanan her kapı, daha iyisi açılsın diyedir. Yitip giden aşklar yerini sizinle beraber büyümeye gönül verenlere bırakmak üzeredir. Tıkanan işler, hem değer yargılarınıza uygun hem sizin hem bütünün hayrına bir uğraşa yer açmaktadır. Ölümler kayıplar, bizi fiziksel algımızın ötesinde bağ ve iletişim kurmaya davet etmektedir. Hepsi bizim için, biz daha da gelişelim diye. 

Özellikle bu birkaç gün uyku sıkıntısı, baş ağrısı çok normaldir. Yüklenen yeni bilgilere uyumlanırken fiziksel etkilerini hissedeceğiz elbette. Kendinize şefkatli ve sabırlı olmayı seçin. Kaybettiğiniz ne varsa şu an, bilin ki hayatınıza en mükemmel şekilde gürleşerek kat be kat akabilmek için tertemiz bir alan hazırlamakta. 

Aşka olan inancınızı yitirdiyseniz, kendinizle aşk yaşamayı seçin. Finansal zorluklardan geçiyorsanız aynı istikamette diretmek yerine, değişen dünyaya daha uyumla ve hazla nasıl katkıda bulunabileceğinize odaklanın. Aile, dostlar üstünüze üstünüze geliyorsa daha kendiniz olabildiğiniz ortamlar yaratmaya bakın. Her engel bir fırsattır görün. Odağımızı görmek istediklerimizde tuttukça önümüze açılan kapılar ağzımızı uzunca bir süre açık bırakacak; size söz. Ama sorumluluk yine bizde. Acıyı ıstıraba dönüştürmeden, buyur edip ağırlayabilene sürpriz hediyeler bahşedilir. 

İnanmayın; deneyin, görün. 

Mutlu 11/11 kapısı, mutlu bir yeniay olsun; aşk olsun. 

Ve de öyle oldu!

You Might Also Like