İncinebilirliğin Gücü
Bugün size incinebilirlik ve acizliği gösterebilmenin önemine dair bir hikayem var.
Geçen gün sabahın erken saatlerinde tramvaydaydım. Tam işe gidiş saati olduğundan her yer doluydu. Ayakta bir yere tutundum. Yanıma da yaşlı bir teyze tutundu. Tramvay hareket eder etmez teyze başladı söylenmeye:
“Gençlik bitmiş bitmiş. Şunlara bak, utanmadan oturuyorlar! Bizim zamanımızda böyle miydi? Hiç edep öğretemedik sizlere! Yazıklar olsun!”
Oturan gençlerden biri cevap verdi:
“Ben günlerdir uyumadan çalışıyorum, bir tek tramvayda dinlenecek vaktim var teyze; gençlerin neler yaşadığını bilmeden ne diye söyleniyorsun?”
Teyze iyice sinirlendi! “Terbiyesiz! Ahlaksız! Utanacağına bir de bana laf yetiştiriyorsun tüü!”
Tramvaydaki herkes gerim gerim gerildi ve teyzeye bağırmaya başladı. “Sabahın köründe amma olay çıkardınız teyze”, “gençlere bu kadar yüklenmeyin”, “herkesin de sizin bilmediğiniz bi derdi var!”
Her kafadan kızgın bir ses çıkmaya başladı teyzeye ithafen. Sonra teyze baktı ki herkes ona söyleniyor, sesini kıstı ama kendi kendine söylenmeye devam etti. Yanımda olduğu için dediklerini ben duyuyordum, diyordu ki “bacaklarım ağrıyor, ayakta duramıyorum ben, bir kişi de yer vermedi ki…”
İçim burkularak tramvaydan indim. İşlerimi halledip eve dönüş yolunda tekrar tramvaya bindim. Yine tıklım tıkıştı. O gün teyzeler günü olsa gerek; elinde pazar çantası başka bir teyze durdu yanımda bu sefer. Hemen önündeki genç delikanlıyı dürtüp “oğlum, pazarda çok ayakta kaldım. Bacaklarım ağrıdı, tansiyonum da düşer gibi oldu. Müsade et de ben oturayım olur mu?” dedi.
Çocuk “tabi teyzecim ne demek” diye kalkıp yerini verdi, sonra pazar çantasını teyzenin elinden alıp onu da bir güzel köşeye yerleştirdi; “buradan düşmez bu teyze, sen rahat otur” dedi.
İki teyzenin de derdi aynı iken iletişim farkını görebiliyor muyuz?
Birisi beklentisi gerçekleşmedi diye kızıp küserken diğeri acizlikle yardım istiyor.
İşte incinebilirliğin gücü!
Derdimizi insanlara kızarak, küserek, tavır alarak, parmağımızla karşı tarafı gösterip beklentimiz karşılanmadı diye karşımızdakileri suçlayarak anlattığımızda farkında olmadan bir şiddet ortamı yaratıyoruz.
Halbuki insan doğası gereği zayıflığa, acizliğe dayanamıyor aslında. Kızıp küsüp isyan edip karşı tarafı suçlamak yerine derdimizi, ihtiyacımızı incinebilirlik ve acizlik içinde ifade ettiğimizde karşımızdaki insana bizimle empati kurma imkanı sağlıyoruz. Ve bu alandan iletişim kurduğumuzda ihtiyaçlarımızın karşılanması daha muhtemel oluyor.
Beklenti içine girip beklentimiz karşılanmadığında kızıp küsüp bir savaş alanı yaratmak yerine, ihtiyaçlarımızı açıkça ve acizce sormak ihtiyacımızın karşılanma ihtimalini artırdığı gibi karşı tarafa bizi anlama ve bizimle kalpten bağ kurma imkanı sağlıyor.
İşte bu yüzden bilinçli ilişkiler kurarken kendi ihtiyaçlarımızı bilmek, bunları beklenti haline getirmemek ve bunları en aciz ve incinebilir halimizle karşımızdaki insanlara anlatıp yardım ve destek isteyebilmek gerekiyor.
Biz buna şiddetsiz iletişim diyoruz.
Çünkü küskün, kızgın ve suçlayıcı bir şekilde kurduğumuz iletişim yalnızca şiddetli bir tartışma yaratıyor.
Bilinçli ilişkilerde ana ögelerden biridir şiddetsiz iletişim becerisi.
Kendinizde gözlemleyin, biri sizi suçlarcasına konuştuğunda hemen savunmaya ya da karşı atağa geçtiğinizi göreceksiniz. Ama biri sizden yardım istediğinde elinizden gelen bir şeyse eminim yardım etmek için can atacaksınızdır.
İşte bu yüzden tam zıddı gibi görünse bile kendimizi incinebilirlik ve acizliğimizle göstermek en büyük güçtür. Çünkü bu, kalpleri yumuşatmaya davet sunar.