Hayatta En Büyük Güç

Şu anda olanlar üzerinde bir kontrolün yok ama her zaman şu anda olana verdiğin tepkiyi kontrol edebilirsin.

Biz bu hayat oyununda yalnızca bir figüran değiliz, kök inançlarımızla gerçekliğimizi hep beraber şekillendiriyoruz. Her birimiz bu ilahi oyunda baş karakterleriz, her ne kadar çoğu zaman öyle hissetmesek de. Hayat bizim için oluyor, bize büyüyüp daha iyiye evrilmemiz için gerekli deneyimleri getiriyor, sonsuz gücümüze uyanabilmemiz için o gücü nerede engellediğimizin dev aynalığını yapıyor. Ve bu gücü keşfetme süreci tam da olması gerektiği gibi. Belki istendiği gibi değil ama bilinçte bir adım daha ilerleyebilmemiz için mükemmel şekilde örülüyor olaylar, hayatımıza giren insanlar. 

Şu anda yaşadığımız her şey dün kim olduğumuzun bir sonucu. Bugün olanlara karşı tutumumuz ve verdiğimiz tepkiler de yarın olacakları belirliyor.

Tepkilerimizi kontrol edebilmek olana verdiğimiz manayı gözlemleme becerisi edinmekten geçiyor; yani izleyici olabilmekten. Kendi deneyimimize tanıklık edebilmekten. Duygularımızı, düşüncelerimizi, alışkanlıklarımızı, reflekslerimizi, dürtülerimizi gözlemleyebilmekten.

Tanık halinde kalabildikçe her zaman verilecek daha güzel, daha zarif, daha anlayışlı, daha şefkatli, daha bilinçli, daha “olaya müdahil olan herkesi ve her şeyi onurlandırabilen” bir tepki olduğunu görebiliyoruz zamanla.

İşte burası hayatla ilişkimizin tamamen değiştiği yerdir.

Çünkü bu noktaya geldiğimiz zaman anlarız ki asla çaresiz değilizdir, ne olursa olsun bir seçeneğimiz vardır! Olan her şeye verdiğimiz manayı, enerjiyi ve tepkiyi bilinçli bir şekilde seçebileceğimiz gerçeğine uyanırız. Anlarız ki asıl güç hayatta olan her şeye adapte olabilmektir. Hayata uyum sağlayabilen en güçlüdür.

Anda olan her şeye daha güzel bakmamız mümkündür. Bu derin farkındalık ise hayatın getirdiği her deneyimle ne olursa olsun işbirliği yapabileceğimizi gösterir. Çünkü anda olanla ne yapacağımızı seçme gücü daima bizimledir. Ve hayata güvenmek aslında kendimize güvenmektir. “Ne olursa olsun ben hayata vereceğim anlamı ve tepkiyi seçebilirim” diyebilmektir.

Hep derler ki hayat bir yolculuktur. Ama her yolculukta bile bir varış noktası vardır. Hayatta ise varış odaklı olanlar kaybederler. Hep beklenen bir yarın, sahip olduğumuz tek şeyden eder bizi: Bugünden. Hayat yarın daha iyi olacak dedikçe, hep yarın daha iyi bir yerlere varma umudu besledikçe yaşamı kaçırıp ölüme yaklaştığımızı fark etmeyiz.

Hayat bu açıdan daha çok müzikale benzer. Her saniye ritmi değişen bir müzikal. Değişen ritme göre dansımızı değiştirerek uyum ve ahenk içinde tadını çıkarabiliriz. Anda olanlar çok tatsız gelebilir, çalan müzik hiç bizim sevmediğimiz bir tür olabilir. Ama ‘neden şu anda bu çalıyor mutsuzluğu’ hayatın müziğini değiştirmez, yalnızca bizim o anı kaybetmemize neden olur. O anda çalanı sevmesek de ritmin eninde sonunda değişeceğini bilerek yine de o anki müzikle ufak ufak salınmayı seçebiliriz.

İşte o yüzden önemlidir an içinde olana verdiğimiz mana. O yüzden elzemdir olanla sevgi ve kabul içinde oturabilme becerisi geliştirmek. Çünkü müzik her an değişebilir, ve en sevdiğimiz parça bir anda çalmaya başlayabilir.

Bir de şöyle bak!

Belki de şu zamana kadar olan her şey, en sevdiğin parçanın çalacağı bölüme bir hazırlık. Belki şu anda en hoşuna gitmeyen deneyim, hayat müzikalinin bütününde nesillerdir kanayan bir yarayı iyileştiriyor. Belki senin tatsız bularak yürüdüğün o yol, bu hayat dansında atalarını özgürleştiriyor. Belki senin hiç hoşuna gitmeyen o olay, bilinci ilmek ilmek örüyor; hayat senin varlığın aracılığıyla evriliyor.

İşte öyle dev bir şaheser içindeki kıymetli bir detay senin yaşamın.
Hayat işte öyle yüce, senden benden büyük, anlamlı ve mükemmel.

“Şu anda her şey olması gerektiği gibi. Hayat benim için oluyor. Ben hayata ve deneyimlerime daima daha güzel anlamlar yükleyebilirim. Ne olursa olsun ben olandan bir şey öğrenip her an kendimin daha iyisi olabilirim.” inancı ne kadar da yük hafifletici, özgürleştirici ve güven verici değil mi?

You Might Also Like