Bir Çılgın Thailand Macerası

Partnerimle Nepal’den Thailand’a geçerek 2 hafta Bangkok’ta sanatlı sepetli bir hostelde work away yaptık. Bu tarz projelere başvuruyoruz genelde konaklamaya para vermemek için. Küçük kasabalarda bu işlerden ziyade eko-çiftlikler ya da bağ bahçe işleri oluyor ama şehir merkezlerinde hostel opsiyonu çok fazla.

İnanır misiniz Thailand’da Nepal’den daha çok zorlandım. Gerek yemekler olsun gerek börtü böcek olsun. Ben hayatımda bu kadar değişik böceği hiçbir şehir merkezinde görmedim. Hele devasa ve uçan hamam böcekleri? Resmen insanlara kafa tutuyorlar ve üstünüze üstünüze uçuyorlar! Benim gibi antenli arkadaslarla arası limoni olana güzel bir sınav.

Thailand’ın sokak yemekleri meşhur ve çok ucuz amma velakin her şey şekerli. Sofrada tuz yerine şeker var. Sosisli sadviçler bile şeker kaplı! Hiç benlik değil tabisii, o yüzden ben kendimi minnak muzumsulara, dev mangolara, ejder meyvelerine ve duriana verdim. Ve son olarak tapınaklar altın patlaması ve geceleri disko topu gibi parlıyorlar. İnanılmaz bir ışık kirliliği mevcut. Her yerin buram buram seks olmasına hiç değinmeyeceğim. Thailand’ın seks turizmi üzerine kendiniz bakıverin artık.

Neyse şu an Bangkok’tan uzaklaşmayı kutluyorum. Cennet dünyamızı cehenneme dönüştürdüğümüz şehirlerde uzun kalınca ruhum beni derhal doğaya vurmak istiyor. Artık ait olduğum yerin doğa olduğunu biliyorum.

Jaipur’daki hırsız maymunları muhtemelen bilirsiniz; peki ya Phuket’teki hırsız köpekleri bilir misiniz? O zaman hadi size bir hikaye.

Phuket aşırı turistik bir ada fakat adanın kuzeyi henüz turizme odaklanmamış ve oldukça bakir. Deniz kenarında orman içinde şahane ücretsiz kamp alanları var. Duşlar, tuvaletler aşırı temiz ve etrafta her daim taze yemek, meyve bulmak mümkün. Yani Phuket’e at gibi paralarla gitmeye gerek yok.

Sosyal medyada hayatım hep çok güzel ya, Phuket bana gok güzel bir ders verdi. Çağımızın en büyük derdi olan parasız kalma korkusunu ne kadar büyük ölçüde taşıdığımı gördüm. Seyahat boyunca paramı hep en güvenli kasalarda tuttum, kilitlerle sarmaladım ama isteyen çadıra napar eder girer kaygısıyla Phuket’teyken yanımda olması en güvenli diye düşündüm. Son zamanlarda, dolunayla da birlikte içimden “ay şimdi iyi hoş yayarak geziyoruz da yarın paramız biterse ne olacak” korkusu çıkıverdi. Rotamızı Asya’dan Amerika’ya yöneltmiş ve Miami’ye biletlerimizi almıştık (partnerim oralı olduğu için bir de onun memleketini görelim dedik) ama bu korkunun önüne geçemedim birkaç gün.

Uçuşa iki gün kala biraz denize girelim dedik, bir çıktık cüzdanım yok. İşin enteresan yanı yalnızca kuşların uçtuğu, köpeklerin kumlarda yuvarlandığı bir sahildeydik. Bizden başka hiç insan görmemiştik! Tüm naktimiz, kartlarımız bir yana PASAPORTUM da cüzdandaydı. İşte o an iki seçeneğim vardı; ya panik olup “eyvah şimdi ne yapacağız” krizi yaşamak, ya da hayata teslim olup bu olayı yaratan korkuyu görmeyi seçerek olanla oturmak.

Kendimi hiç bu kadar sakin görmemiş olabilirim. Andres’le birbirimize sarılıp Amerika’ya gitmemiz gerekiyorsa gideceğimizi bilerek yapabileceklerimizi yaptık: cüzdanı aradık, polise gittik, elçiliğe haber verdik, geçici pasaport talep ettik.

Ama asıl sorun zamandı.

Ertesi gün gece otobüsü ile Bangkok’a geçecektik, sabah varıp elçilikten geçici pasaport alacaktık sonra uçağa koşup vizemi pasaport ID’im ile sistemden görebilsinler diye dua edecektik.

Günümüzü hiç mahvetmedik, keyifle çadırdaki meyvelerimizi yedik, sahilde son günün tadını çıkardık. Ertesi gün de toparlandık ve sahille vedalaşarak Bangkok otobüsüne bindik. Bangkok’a dönüş yolunda polis aradı, pasaportum bulunmuştu! Paralar ve kartlar tabi ki gitmişti ama biz minnet doluyduk.

Ve pasaportun haline bakılırsa cüzdan köpekler tarafından çalınmıştı! Meğer bu Phuket’te sık yaşanan bir durummuş! Adanın yerlileri, köpeklerini turistlerin çantalarını çalmak için eğitiyorlarmış!

Pasaportumun köşesi yenmiş, fotoğrafımın sağı solu erimiş bir şekilde sorunsuzca Miami’ye geldim. Parasızlıktan zerre korkmuyorum artık. Kendi yaratım gücümü görüyor; bunu olumluya kanalize etmeyi seçiyorum.

“Niyet et, hayal et, seyret ve ne düşündüğüne çok dikkat et” dedi bana sevgili dolunay. Çok şükür! Sevgiden büyük zenginlik mi var?

You Might Also Like